Moskova ve Pekin, dolar kullanmayı bırakmaya doğru gidiyor. Rusya ile Çin arasındaki ticari işlemlerde doların payı asgari düzeyde tutulurken, ulusal para birimlerini en yüksek seviyeye çıkardılar. Ekonomistler, bu iş birliği ile doların sonunun geleceğine inanıyorlar. Ayrıca yatırımcılar ana rezervlerini altına çeviriyorlar.
Euro ve Yuan
İlk çeyrekte, Rusya ve Çin arasındaki ticari işlemlerde doların payı tarihinde ilk kez yüzde 50’nin altına düşerek yüzde46’ya geriledi. Şu anda euronun iki ülke arasındaki ticaretteki payı yüzde 30, iki ülke para birimleri ruble ve yuanın oranı ise yüzde24. Bu değişim, Rus ekonomisini dolara bağımlılıktan ve ABD’nin olası yeni yaptırımlarına karşı daha dirençli hale getirmeyi amaçlıyor.
Son yıllarda Moskova ve Pekin sistematik olarak doları ikili ticaretin dışında bırakmaya çalışıyorlar. 2014 yılında, taraflar, 150 milyar yuan (24.5 milyar dolar) tutarında ulusal para birimlerine karşılık erişim sağlayan üç yıllık bir SWAP anlaşması imzaladılar. 2015 yılında işlemlerin yaklaşık yüzde 90’ı dolar olarak gerçekleştirildi, ancak 2019’a kadar doların kullanımı yüzde 51’e geriledi. Rus petrol devi Rosneft, bu arada tüm ihracat sözleşmelerini euroya çevirdi.
Nikkei Asian Review’un açıklamalarına göre de, Rusya ile Çin arasında ABD para birimlerinin kullanılması çok az ya da hiç olmayacak bir mali ittifaka doğru ilerliyor.
Federal Rezerv Sistemi
Rusya ve Çin’in güçlenmesi, dolara olan talepteki düşüşün temel nedenlerinden biri, ancak tek neden değil. Federal Rezerv Sistemi Amerikan dolarını zayıflatıyor. Ekonomiyi desteklemek için, regülatör oranı sıfıra indirdi ve para bastı. Koronavirüs krizinin başlangıcından bu yana Fed, piyasalara yaklaşık 6 trilyon dolar piyasaya sürdü.
Finansçılara göre, bu bir tarihi deneye benzeterek matbaaların tam kapasiteyle çalıştığını ve karşılıksız nakit para ülkeye sürülüyor. Bu da yavaş yavaş doların değerini düşürüyor. Amerikan dolar endeksi ve devlet tahvillerinin getirileri istikrarlı bir şekilde düşüyor.
Nisan ayından bu yana dolar altı ana para birimine karşısında yüzde 10 değer kaybetti. En düşük değer ise Mayıs 2018’de görülmüştü.
En büyük Amerikan bankalarından biri olan Goldman Sachs’ın açıklamasında , Fed’in bilançosunu para basarak 2.8 trilyona artırdı. Yatırımcılar altın satın almak için dolar varlıklarından çıkıyor. Bu olay devlet tahvillerinin aşırı düşük faiz oranlarında gerçekleşti. Hazinenin gerçek getirisi ise sıfır seviyelerinde olduğunu belirtti.
Dolar üçte bir oranında değer kaybedecek. Uluslararası Para Fonu’da Ağustos ayındaki raporunda riskler konusunda uyarıda bulundu.
Krizle savaşmak için basılan trilyonlarca dolar ve düşük oranlı faizler rezerv para biriminin düşmesini sağlıyor. Yatırımcılar ise bu durumdan dolayı ABD hükümetinin borcundan kaçıyor. IMF’nin eski müdür yardımcısı Zhu Ming’in açıklamasında, Kongre’den çıkacak olan en az bir trilyon dolarlık yeni bir mali yardım paketi, gerçek bir çöküşü tetikleme riskini taşıyor.
Zhu Ming, “İleride oranın kademeli olarak yüzde 30’ların altına düşmesi konusunda endişelenmemeliyiz, ancak gelecekte eğer tek bir olayda doların aniden yatırımcı güvenini mahrum bırakacak bir krizin olacağı konusunda endişelenmeliyiz. Borç ağırlığındaki büyük şirketler iflas ederse krizin olabileceğini açıkladı. 2008 mali krizinden bu yana, şirket sektörü çok daha savunmasız konuma geldiğini ve düşük oranlı faizlerin borçlanmayı artırdı.’’ dedi.
İsviçre bankası UBS’ye göre, 26 trilyonluk federal hükümet borcu Amerikan ekonomisini dolar üzerinden vuracağını belirtti.
UBS WealthManagement stratejiler yöneticisi Thomas Flury’e göre, ‘’ Uzun vadede hükümet borcundaki artışın ABD para birimini etkilemesi muhtemel.’’ dedi.
Asya yatırım bankası eski başkanı Morgan Stanley Stephen Roach’a göre, doların hala daha fahiş ayrıcalıklara sahip olduğunu ancak bu döneminin sona erdiğini, 2021 yılında Amerikan dolarının üçte bir oranında değer kaybedebileceğini tahmin ediyor.
Bu olayın sebebi ise, halkın protestolarda bulunması, Amerika Birleşik Devletleri’nin ana ticaret ortaklarının krizden başarılı bir şekilde çıkmasını ve kamu borcunun büyümesi ile kaynaklanacağını vurguladı.