Rusya Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Maria Zakharova, Moskova’nın Kiev’deki müzakerecilere olan güvenini çoktan yitirdiğini belirtirken, dolayısıyla durumun artık “sahada” geliştiğini açıkladı.
Resmi Rossiya-24 TV kanalına verdiği röportajda konuşan Zakharova, Rusya ile Ukrayna arasındaki müzakere süreci hakkında yaptığı açıklamasında, “Burada artık ‘Güven ama Kontrol et’ sözünden çok yalnızca ‘Kontrol et’ sözü kullanılabilir. Çünkü bu insanlara artık uzun süredir güven yok” diye konuştu.
Rusya’nın Ukrayna’nın müzakereler sırasında tutarsız davranabileceğine karşı hazırlıklı olduğuna da dikkat çeken Zakharova, “Kendisine Ukrayna Devlet Başkanı’yım diyen ve uygun yetkilere sahip bir adamın ofisi, müzakerelerin yürütülmesi için bir talepte bulundu. Rusya bu talebi reddetmedi. Ardından her zaman olduğu gibi kelimenin tam anlamıyla bir sirk başladı ve Kiev rejimi önce geldi, sonra gelmedi, önce karar verdi, sonra kararını değiştirdi… Moskova’da buna hazır mıydı? Evet, elbette bunu onlardan bekliyorduk” ifadelerini kullandı.
Son yıllarda Kiev’in müzakerelere yaklaşımının tamamen aynı şekilde inşa edildiğini, Minsk anlaşmalarının kaderinin bilindiğini söyleyen Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü, Kiev rejiminin bağımsız olmadığını, müzakerelerin ise dikkat dağıtmak için kullanıldığını sözlerine ekledi.
Finlandiya ve İsveç’i NATO’ya katılmanın sonuçları konusunda uyardık
Zakharova, İsveç ve Finlandiya’ya NATO’ya olası katılımlarının sonuçları hakkında tüm uyarıları verdiğini söylerken, “Brüksel, Amerika Birleşik Devletleri’nin himayesinde uzun süre İsveç ve Finlandiya’yı kendi yapılarına çektmeye çalışırken, onları fiilen çekmek için tatbikat veya eğitim adı altında çeşitli hibrit önlemler alıyor. Hem halka açık hem de ikili kanallardan uyarı yaptık. Bunu biliyorlar, Bu yüzden şaşıracak bir şey yok” diye konuştu.
Daha önce Helsinki ve Stockholm’ün yaz kadar NATO’ya erken üyelik başvurusunda bulunabileceği bildirmişti.
14 Nisan’da Rusya Federasyonu Güvenlik Konseyi Başkan Yardımcısı Dmitry Medvedev, İsveç ve Finlandiya’nın NATO’ya katılması durumunda Rusya’nın batı sınırlarını güçlendireceğini ve ardından Baltık’ın nükleer olmayan statüsünden söz edilmeyeceğini söyledi.