İngiliz uluslararası finans dergisi The Economist, ABD ve Avrupa Birliği’nin (AB) yaptırımları sonucu Rusya’ya ithalatın azalması, öte yandan ülkenin ihracatının aynı seviyede kalması nedeniyle Rusya’nın dış ticaret fazlasının tarihi rekor kırdığını yazdı.
Batı yaptırımları nedeniyle Rusya’nın ithalatında büyük düşüş yaşandığı ifade edilen haberde, Rus tüketicilerin ve firmaların Batı ürünlerini satın almasının çok zor hale geldiği vurgulanırken, “Aynı zamanda enerji ihracatını engellemeyen yaptırımlar ve enerji fiyatlarındaki artış sayesinde Rusya’nın ihracat gelirleri rekora gidiyor” ifadelerine yer verildi.
The Economist’e konuşan uzmanlar, Rusya’nın ticaret fazlasının bu yıl 250 milyar dolara ulaşabileceğini tahmin ederken, yaptırımların olmadığı geçtiğimiz yıl Rusya’nın dış ticaret fazlasının 120 milyar dolar olarak kaydedildiğini hatırlattı.
Uluslararası Finans Enstitüsü’nün verilerine atıfta bulunan İngiliz finans dergisi, Batı’nın ilan ettiği mali yaptırımların etkinliğinin büyük olasılıkla sınıra ulaştığının altını çizerken, AB Komisyonu’nun Rusya’nın petrol arzına yönelik bir ambargoyu onaylasa dahi bu ambargonun çok yavaş ve uzun vadeli bir şekilde yürütüleceğini, bu durumun yüksek enerji fiyatları sayesinde kısa zamanda büyük ticaret fazlası elde edeceğini aktardı.
Almanya Federal İstatistik Ofisi (Destatis), Almanya’dan Rusya’ya yapılan ihracatın yaptırımlar nedeniyle mart ayında bir önceki aya kıyasla yüzde 62,3 düşerek 900 milyon Euro ile son 20 yılın en düşük rakamlarına ulaştığını bildirdi.
Ofis tarafından yayınlanan raporda, mart ayında Almanya’nın ihracat hacminin Şubat 2022 ile karşılaştırıldığında, Rus karşıtı yaptırımlar, ihracatı kısıtlamaya yönelik ilave tedbirler ve piyasa katılımcılarının yetkisiz davranışları nedeniyle yüzde 62,3 azalarak 0,9 milyar Euro’ya gerilediği vurgulanırken, aynı zamanda mart ayında Rusya’dan Almanya’ya yapılan ihracat hacminin yüzde 2,4 azalarak 3,6 milyar Euro’ya gerilediği de iletildi.
Daha önce The Economist, Donbass’ı korumaya yönelik askeri operasyonda Rusya’nın yanında yer alan veya tarafsız kalan ülkelerin sayısının beklenmedik şekilde yüksek çıktığını yazmıştı.
Bu gerçeğin Economist Intelligence Unit (EIU) araştırma bölümünün verileriyle kanıtlandığı vurgulanan The Economist dergisi haberinde, özel harekatın başlangıcından bu yana dünya genelindeki hükümetlerin eylemlerinin ülkelerin Rusya ile tarihsel bağları dikkate alınarak değerlendirildiği belirtilirken, araştırma sonucuna göre Rusya’ya karşı çıkan ülkelerin dünyanın sadece yüzde 36’sını oluşturduğu, öte yandan dünya nüfusunun üçte ikisinin Rusya’ya destek olduğu ifade edildi.
Yazısında “Dünya nüfusunun yaklaşık yüzde 30’u, hükümetleri EIU tarafından Rusya’ya eğilimli ve destek çıkan olarak sınıflandırılan 28 ülkede yaşıyor. Bu ülkelerin başında gelen Çin’e ek olarak, Pakistan ve Etiyopya gibi yoğun nüfuslu ülkeler yer alırken, Eritre ve Suriye gibi bazıları için Rusya önemli bir müttefik olarak göze çarpıyor. Bangladeş, Brezilya ve Hindistan ve Türkiye hükümetleri de dahil olmak üzere otuz iki hükümet tarafsız kalmayı tercih ediyor” ifadelerini kullanan The Economist, analize göre 131 ülkenin Rusya’ya karşı çıktığını da ekledi.
Kuzey Amerika ve Avrupa’nın en zenginlerinin Rusya’ya karşı çıkan ülkeler kategorisine girdiğini yazan dergi, aynı zamandan Finlandiya, İsveç ve İsviçre gibi tarihsel olarak tarafsız hükümetlerin bile Rusya’ya karşı bir duruş sergilediklerini vurgularken, EIU analizine göre Batı yanlısı ve Rusya karşıtı cephenin küresel Gayri Safi Yurtiçi Hasıla’nın (GSYH) yüzde 70’inden fazlasını oluşturduğunu da vurguladı.
6 Nisan Çarşamba günü Plymouth Üniversitesi Bilişim Enstitüsü Öğretim Görevlisi Amerikalı uzman T.J. Coles, ABD’nin Ukrayna’yı Rusya’ya karşı bir silaha çevirdiğini söylemişti.
Uzman, Washington’un yirmi yıldan fazla bir süredir Ukrayna’yı çılgınca askerileştirdiğini ve tüm çabalarını Rusya’ya karşı yönlendirdiğini hatırlatırken, Amerika’daki savaş karşıtı sivil hareketin zayıflığı ve birçok Amerikalı sol ve liberal partinin savaşı desteklemesinin dünyayı, ötesinde ölümcül bir nükleer felaketin olduğu döneme sürüklediğini aktarmıştı.