Avrupa Birliği (AB) Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Josep Borrell, G20 ülkelerinin AB’nin Rusya’nın Ukrayna’daki askeri operasyonuna karşı sahip olduğu bakış açısını tam olarak desteklemediğini belirtti.
Borrell, AB resmi internet sitesinde yayınlanan açıklamasında, Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu’nda mart ayında yapılan oylamada 140 ülkenin Rus saldırganlığını kınadığını hatırlatırken, “Ancak G20’’nin tek bir üyesi bile bu Rusya’nın bu kararına karşı herhangi bir tepki göstermedi. G7 ve benzer düşünceye sahip ülkeler Rusya’yı kınarken, yaptırım uygulama ve Moskova rejimini sorumlu tutmaya çalışma konusunda birleşiyorlar. Ancak özellikle dünyanın güneyindeki diğer ülkeler, genellikle farklı bir bakış açısına sahip. Çabalarımız tüm hızıyla devam ediyor fakat şu ana kadar ortak tutumda birlik sağlayamadık” diye konuştu.
Endonezya’nın Bali Adası’nda katıldığı G20 Dışişleri Bakanları Toplantısı sonrası basını bilgilendiren Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, Batı ülkelerinin Rusya’yı zirveden dışlama çabalarının sonuç bulmadığını söylemişti.
G7 ülkelerinin dışişleri bakanlarının Lavrov’un bulunduğu akşam yemeğini protesto ederek katılmadığı gözlemlenen G20 zirvesinde Batılı mevkidaşlarına önceki aylarda söylediklerini ve ne istediklerine karar vermelerini istediklerini hatırlattıklarını vurgulayan Rusya Dışişleri Bakanı, “Batı ile konuşacak bir şey yok. G20 Zirvesi’nde Batılı meslektaşlarımızla etkileşimimizin tahmin edildiği gibi verimsiz olduğu ortaya çıktı. Küresel gıda krizi ve çok taraflılığın güçlendirilmesini konuşacaklarına sadece hiçbir sorunun çözülmesine yardımcı olmayacak Rusya karşıtlığını masaya yatırdılar” ifadelerini kullandı.
Çavuşoğlu’ndan benzer mesaj
G20 Dışişleri Bakanları Toplantısı sonrası basını bilgilendiren Türkiye Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, açıklamasında, “Çok taraflılık maalesef birçok ülkenin ya da bazı örgütlerin attığı tek taraflı adımlarla zayıflatılmıştır” diye konuştu.
Çavuşoğlu, G20 Dışişleri Bakanları Toplantısı’nın iki oturumda gerçekleştiğini ve birincisinin “çok taraflılığın güçlendirilmesi” olduğunu belirterek “Çok kutupluluk maalesef birçok ülkenin ya da bazı örgütlerin attığı tek taraflı adımlarla zayıflatılmıştır. En son Ukrayna savaşı da örneklerden bir tanesidir. Ama genel anlamda uluslararası sistemin yetersizliği nedeniyle de çok taraflılık giderek zayıflıyor. O nedenle zaten sayın Cumhurbaşkanımız ‘Dünya beşten büyüktür’ ve ayrıca ‘Daha adil bir dünya mümkündür’ mottolarıyla buna işaret ediyor ve bu konudaki tavsiyelerimizi tüm dünyayla paylaşıyor.” diye konuştu.
Rusya Devlet Başkanı Yardımcısı ve Kremlin Dış Politika Danışmanı Yury Ushakov, Vladimir Putin’in Endonezya’da düzenlenecek G20 zirvesine katılma davetini kabul ettiğini duyurdu.
G20’nin bu yılki zirvesinin 15-16 Kasım tarihleri arasında, Endonezya’nın turistik adası Bali’de yapılması planlanıyor.
Dünya ticaretinin yüzde 75’ini ve dünya nüfusunun ise yüzde 60’ını kapsayan G20 ülkelerinin katıldığı organizasyon, sürekli krizlerle sarsılan dünya ekonomisinde istikrarı sağlamak, ekonomik ve uluslararası ticaret gibi konularda üye ülkeler arasında iş birliği oluşturmak için düzenlenecek.
Borrell’den riskli açıklamalar gelmeye devam ediyor
Financial Times’a konuşan Josep Borrell, Ukrayna ekonomisini toparlamak için Avrupa Birliği tarafından dondurulan Rusya Merkez Bankası uluslararası rezervlerinin kullanılmasını savunmuş, bu adımın yeni olmadığını, ABD 2022’nin başlarında Afganistan Merkez Bankası’nın dondurulan varlıklarının 3,5 milyar dolarını insani yardım ve 11 Eylül kurbanlarının ailelerine yapılan ödemeler için kullandığını aktarmıştı.
Kısa zaman önce Ukrayna’daki zaferin savaş alanında kazanılması gerektiğini söyleyerek gündeme oturan AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Josep Borrell, AB’nin, genişlemesinin yeniden gündemde olduğu bir dönemde, önemli kararları almasına engel olan oy birliği ilkesinden vazgeçmesi gerektiğini belirtmişti.
AB’nin genişlemesinin yeniden gündemin üst sıralarında yer aldığını belirten Borrell, “AB’nin genişlemesini canlandırırken, AB’de ve karar alma mekanizmamızda reform yapmak için de benzer bir çaba göstermeliyiz. Çünkü genişlemiş bir AB rahatça harekete geçebilmelidir. Bu aynı zamanda dış politika ve diğer alanlarda oy birliği kuralının kapsamının daraltılması, nitelikli çoğunluk oyu ile daha fazla karar alınması anlamına da gelmektedir.” ifadelerini kullandı.
Borrell, AB’nin, Birliğe katılmaya istekli ve koşulları yerine getiren ülkelere gerekli statüyü tanımasının, “bir iyilik ya da taviz” olmadığını vurgulayarak, “Bu bizim stratejik çıkarımızadır. Kıtayı AB değerleri ve standartları etrafında yapılandırmanın bir yoludur. Güvenilir bir genişleme politikası, tüm Avrupa’da barış, istikrar, güvenlik ve ekonomik büyümeye yapılan jeostratejik bir yatırımdır.” değerlendirmesini yaptı.
Mayısın sonunda Rusya’ya yönelik 6. yaptırım paketini kabul etmenin AB’nin bir ayını aldığına, buna rağmen Konseyde üzerinde anlaşılan bazı maddelerin (Rus Ortodoks Kilisesi Patriği Kirill’e yaptırım gibi) nihai pakete yansıtılamadığına dikkati çeken Borrell, “Kuzey Makedonya ve Arnavutluk ile katılım müzakerelerinin başlatılmasında, bir ülkenin (Bulgaristan) diğer herkesin kabul edebileceği kararı engellemesiyle benzer dinamikleri yaşadık.” tespitinde bulundu.
Borrell, oy birliği sisteminin, AB’nin güvenilirliği ve etkinliği için olumsuz sonuçlar doğurduğunun altını çizdi.