Enfeksiyon hastalıkları uzmanları, COVID-19 enfeksiyonu önlemek için tekrar hastalanmaktansa aşılanmanın neden daha iyi olduğunu açıkladı.
COVİD-19 virüsüne yakalanan hastalarda oluşan antikorların, hızlıca mutasyona uğrayabilen SARS-CoV-2 nin ikinci saldırısına karşı genellikle koruma sağlayamadığını belirten uzmanlar, koronavirüse karşı oluşan antikorların bir süre sonra yok olduğundan dolayı bireyin düzenli olarak hastalanması gerekeceğini ifade etti. Bununla birlikte tekrar geçirilen enfeksiyonun sonuçlarının gençlerin bile sağlığını önemli ölçüde etkileyebileceğinin de altı çiziliyor.
COVID-19 salgınının başlamasıyla birlikte ülkeler iki cepheye ayrılmıştı. Çoğu ülkeler kısıtlamalar getirerek sıkı karantina önlemleri alırken diğer ülkeler ise nüfusunun çoğunluğunun hastalanması durumunda kitlesel bağışıklık kazanabileceğini savunuyordu.
Ancak pandemide edinilen tecrübeler, seçilen ikinci yolun tutarsızlığını göstermiş oldu. Kitlesel bağışıklık kazanıp hastalığı yenebileceğini düşünen İsveç ve Beyaz Rusya gibi ülkelerde virüsün sadece daha çok yayıldığı gözlemlendi. Şu an çoğu ülke nüfusunun yüzde 10’undan daha az kısmı koronavirüse yakalanmış olsa da bilim adamlarına göre kitlesel bağışıklığı sağlamak için ülke nüfusunun en az yarısının hasta olması gerekiyor.
Data Insight Araştırma Şirketi Direktörü Boris Ovçinnikov, tüm dünyada resmi olarak koronavirüsten ölenlerin sayısının 2,7 milyona ulaştığı göz önüne alındığında, kitlesel bağışıklığa sahip olana kadar milyonlarca insanın daha yaşamını yitirmesi gerektiğini ifade ediyor.
Doğal antikor mu, yoksa aşı ile gelen antikor mu?
Aynı zamanda bir bireyin, doğal antikora sahip olabilmesi için kaç kez enfeksiyona yakalanması gerektiğinin de bilinmediğini belirten Ovçinikov, değişik ülkelerden paylaşılan tecrübelerin, bunun gibi virüsten korunma yöntemlerinin uygulanamayacağını ortaya koyduğunu ekledi.
Moskova Devlet Üniversitesi Fizik Bölümü Doçenti Mihail Tamm, özellikle aralık ayında İngiltere’de görüldüğü gibi virüsün daha bulaşıcı mutasyonlara uğrayarak yeni salgın dalgaları yaratmasının durumu daha kritik hale getirebileceğini ifade etti. Bu yeni mutasyonun Avrupa’ya da yayıldığını hatırlatan Tamm, yepyeni bir mutasyonun farkedildiği Brezilya’da durumun çok daha ciddi olduğunun altını çizdi.
Mutasyona uğramış SARS-CoV-2 vürüsünün daha hızlı bulaşıcı etkiyle yeni enfeksiyon dalgası yarattığı birçok bilim adamı tarafından açıklanıyor. Amerikalı bilim adamlarına göre, ilk kez koronavirüse yakalanan hastalarda oluşan antikorların, mutasyon geçiren yeni koronavirüs enfeksiyonuna tekrar yakalandığında işe yaramadığını bildirdi.
Bilim adamlarına göre SARS-CoV-2’nin hızlı yayılması ve sürekli mutasyona uğradığı göz önüne alındığında, virüs sürekli evrim geçirmekte. Değişim gösteren COVİD-19’a karşı sadece aşıların koruma sağlayabileceğini açıklayan bilim adamları, aşılanmış kişilerin sahip olduğu antikorların tekrar enfeksiyona yakalandığında, aşılanmamış olanlara göre bin kat daha etkili bir şekilde virüsü etkisiz hale getirdiğini kanıtladıklarını vurguluyor.
Kitlesel aşılanma hızının arzu edilenden daha yavaş olduğunu belirten Mikhail Tamm, aşının sadece büyük şehirlerde değil, aynı zamanda bölgelerde de mevcut olduğunu belirtmekte fayda olduğu görüşünde. Tamm, Rusya’nın aksine diğer ülkelerde aşı kıtlığı olduğunu ve ne kadar çok insan aşılanırsa, toplum için o kadar iyi olacağını vurguladı. Rusya’daki COVID-19 vakaları arasında yeni türlere az da olsa rastlandığını hatırlatan Tamm, yayılmasının sadece bir zaman meselesi olduğundan korktuğunu belirtti.
Rus uzmanlar, hastalığa yakalandıktan sonra bile aşı olmanın tavsiye edildiğini vurguluyor. Her bireyin farklı şekilde enfeksiyon geçirdiğini ve farklı antikor oranlarına sahip olduğunu aktaran uzmanlar, aşılanma yönteminin farklı yoldan bağışıklık kazanmaya çalışmaktan kesinlikle daha etkili olduğunu hatırlatıyor.
