Uluslararası haber ajansı Reuters’in yatırım şirketi Invesco tarafından yapılan araştırmaya dayandırdığı haberine göre, Batı’nın Rusya’ya karşı uyguladığı yaptırımları sonrası birçok ülkenin yurtdışındaki altın rezervlerini ülkelerine geri getirdiği anlaşıldı.
Yaptırımlar kapsamında Rusya’nın döviz rezervlerinin neredeyse yarısının dondurulduğu hatırlatılan haberde, araştırma sonuçlarına göre devletlerin yüzde 60’ı için bu durumun altını yaptırımlara karşı daha cazip bir savunma aracı haline getirdiğini söylerken, 85 devlet varlık fonu ve 57 merkez bankasının incelendiği araştırma sonuçlarına göre ülkelerin yüzde 68’i altın rezervlerini kendi ülke sınırları içerisinde tutmayı tercih etmeye başladı.
Uzmanlar bu rakamların 2020’de yüzde 50 olduğunu hatırlatırken, adı açıklanmayan ülkenin merkez bankası yetkilisi, ülkesinin daha önce altın rezervlerini Londra’da depoladığını, ancak şimdi güvenli görmedikleri için ülkeye geri getirdiklerini bildirdi.
Araştırmalar, çoğu ülkenin yüksek enflasyon ve jeopolitik gerilimlerin uzun bir süre daha devam edeceğine inanarak stratejilerini “temelden” yeniden değerlendirdiğini ortaya çıkarırken, ülkelerin ulusal merkez bankalarının yüzde 85’i enflasyonun önümüzdeki on yılda bir öncekinden daha yüksek olacağına inanıyor.
Bazı ülkeler de ABD’nin artan kamu borcunu ABD para birimi için olumsuz bir faktör olarak göstererek doları terk etmeye başlarken, ancak çoğunluk henüz dolar için herhangi bir alternatif görmüyor.
Dolar ve avroya alternatifleri konuşmak için henüz çok erken
Rusya’nın en büyük uluslararası kongre etkinlikleri organizatörü olan kamu kuruluşu Roscongess Vakfı tarafından hazırlanan raporda, dolar ve avroya alternatif olacak yeni para birimlerinin 2035-2040’tan önce küresel etkinliği elde edemeyeceği belirtildi.
“Tek Kutuplu Dünyaya Alternatifler” adıyla yayınladığı raporunda, ABD dolarının küresel ekonomideki konumunun güçlü kalmaya devam ettiğine vurgu yapan vakıf, IMF’nin son verilerine göre dünyadaki resmi döviz rezervlerinin yüzde 60’ını ABD dolarının oluşturduğunun altını çizdi.
Öte yandan doların ağırlığının son 20 yılda kademeli olarak azaldığı kaydedilirken, bununla birlikte payındaki düşüş oranının yıllık bazda yüzde 1’in çok altında olduğu ifade edildi.
Raporda, medyada ABD para birimine alternatif olarak yer alması beklenen Çin yuanı’nın uluslararası rezervlerdeki payının mevcut durumda yüzde 3’ün altında olduğu. Şu anda doların alternatif para birimleri arasında tek önemli rakibinin Euro olduğu da aktarıldı.
Uzmanlar, alternatif para birliği oluşturmanın faydaları veya anlamsızlığı hakkında kesin sonuçların çıkarılamayacağına da değinirken, ancak mevcut eğilimlerin devam etmesi, yaptırımlar ve düzenli bankacılık krizi dalgaları nedeniyle ABD dolarının artık vazgeçilmez bir araç olarak algılanmadığının altını çiziyor.
Rapora göre dolardan boşalan yeri doldurabilecek ilk para biriminin Euro olabileceği tahmin edilirken, ayrıca baskın para birimleri arasında Çin yuanı ve Hong Kong dolarının talep göreceği ifade edildi.
Orta ve Batı Afrika ülkeleriyle birlikte Latin Amerika ve Avrasya ülkelerinde ekonomiler geliştikçe ülkelerin arasında kurduğu birliklerde ortak para birimlerinin rolünün de artacağı vurgulanırken, ancak Latin Amerika ve Avrasya Ekonomik Birliği ülkeleri arasında tek bir ödeme aracı oluşturmak için öncelikle uyumlaştırılmış ticaret, vergi ve bankacılık kuralları ile ortak bir ekonomik alan oluşturmak gerekeceği de eklendi.
Şubat ayında konuşan Rusya Maliye Bakanı Anton Siluanov, BRICS ülkeleri arasındaki ticarette uluslarüstü bir para birimi kullanılmasıyla ilgili çalışmaların yürütüldüğünü bildirdi.
