Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Moğolistan ziyareti öncesi Moğol gazetesi “Onoodor” ile gerçekleştirdiği röportajda, Ukrayna’daki mevcut krizin kökenlerine dair kapsamlı bir değerlendirme yaptı.
Kremlin’in resmi internet sayfasında da yayınlanan röportajda Putin, Ukrayna’daki krizin, hem Sovyetler Birliği döneminde alınan tarihsel kararlar hem de Batı’nın müdahaleci politikaları nedeniyle derinleştiğini belirtti. Bu durumun, Ukrayna’nın sadece dış politikalarla değil, aynı zamanda Rusya’nın iç politikalarındaki hatalarla da şekillendiğine dikkat çekti.
Putin, 1917 devriminden sonra Ukrayna’nın kurulma sürecine değinerek, bu topraklarda net sınırları olmayan, istikrarsız ve kısa ömürlü devlet benzeri oluşumların ortaya çıktığını söyledi. “Sovyet liderlerinin ulusal-toprak meseleleri konusundaki kararları, Ukrayna’daki mevcut durumun şekillenmesinde olumsuz bir rol oynadı” diyen Putin, Sovyetler Birliği döneminde alınan bu kararların etkilerinin günümüzde hala hissedildiğini ifade etti. Özellikle, esas olarak Rusların yaşadığı Donbas bölgesinin keyfi bir kararla Ukrayna’ya verilmesinin uzun vadeli sorunlara yol açtığını belirtti. Bu bağlamda, Stalin döneminde Polonya, Romanya ve Macaristan’dan alınan toprakların Ukrayna’ya dahil edilmesi ve 1954 yılında Nikita Kruşçev’in Kırım’ı Ukrayna’ya vermesi gibi kararların da Ukrayna’nın bugünkü sınırlarını şekillendirdiğini vurguladı.
Putin, Sovyet liderlerinin bu kararları alırken, SSCB’nin bir gün dağılacağını ve iç idari sınırların devlet sınırlarına dönüşeceğini öngöremediklerini söyledi. Bu nedenle, günümüzde yaşananların kesinlikle tarihi bir arka plana sahip olduğunu belirtti. Ancak, Ukrayna’daki mevcut trajedinin ana nedeninin Batı’nın Rusya karşıtı politikaları olduğuna dikkat çekti. Putin, “Batı, özellikle de Amerika Birleşik Devletleri, onlarca yıldır Ukrayna üzerinde tam kontrol sağlama peşinde koşmuştur. Ukrayna’da milliyetçi ve Rusya karşıtı örgütleri finanse etmiş, sistematik olarak Rusya’nın Ukrayna’nın ebedi düşmanı olduğu konseptini dayatmışlardır” şeklinde konuştu.
Putin, 2014 yılında Ukrayna’da Batı destekli bir darbenin gerçekleştiğini ve bu darbenin ideologları ile başlıca katılımcılarının radikal neo-Nazi gruplar olduğunu belirtti. Bu grupların, darbe sonrasında Kiev yönetiminin tüm politikalarını belirlemeye başladığını ve Donbas’ta milyonlarca sivilin Kiev rejimi tarafından soykırıma, bombardımana ve abluka altına alındığını ifade etti. Putin, bu durumun Ukrayna’da Rus diline ve kültürüne yönelik nefretin resmi ideoloji haline gelmesine yol açtığını söyledi. “Ukrayna’da Rus diline yönelik kısıtlamalar artıyor, kanonik Ortodoksluk zulme uğruyor ve artık doğrudan yasaklarla karşı karşıya kalıyor” diyen Putin, Ukrayna’daki mevcut rejimin bu politikalarının Batı tarafından desteklendiğini vurguladı.
Putin, Batı’nın Ukrayna’yı bir “koz” olarak kullandığını ve bu ülkenin Rusya’ya karşı bir araç haline getirildiğini ifade etti. Bu bağlamda, Batı’nın Ukrayna üzerindeki etkisinin ve desteğinin, Rusya’nın güvenliğini tehdit eder hale geldiğini belirten Putin, “Batılı elitler, Kiev rejimine büyük siyasi, mali ve askeri destek sağlamaya devam ediyorlar ve onu Rusya’ya karşı bir araç olarak görüyorlar” dedi. Putin, Rusya’nın bu tehditlere karşı koymak için gerekli tüm adımları atmaya devam edeceğini ve Rusya’nın güvenliği ile vatandaşlarının korunması adına özel askeri operasyonun hedeflerinin kararlılıkla yerine getirileceğini vurguladı.
Putin: Moğolistan ile kapsamlı stratejik ortaklık ilişkilerimiz güçleniyor
Putin, röportajda Rusya ve Moğolistan arasındaki dostane ilişkilerin tarihine değinerek, bu ilişkilerin günümüzde de karşılıklı yarara dayalı bir şekilde devam ettiğini belirtti. Rusya Devlet Başkanı, ülkeler arasındaki iş birliğinin siyasi, ekonomik ve kültürel alanlarda giderek derinleştiğini vurguladı.
Putin, 2019 yılında Halhin-Gol zaferinin 80. yıl dönümünde imzalanan Kapsamlı Stratejik Ortaklık Anlaşması’nın, iki ülke arasındaki iş birliğinin yeni bir aşamaya taşındığını belirtti. Bu anlaşmanın, ülkeler arasındaki karşılıklı yarara dayalı ilişkilerin pekiştirilmesinde önemli bir rol oynadığını ifade eden Putin, “Moğolistan – yakın komşumuz ve eski dostumuz – ile kapsamlı karşılıklı yarara dayalı bir ortaklık geliştirmek, Rusya’nın Avrasya yönündeki dış politikasının önceliklerinden biri olmaya devam ediyor” dedi.
Putin, Sovyetler Birliği’nin 1939 yılında Moğolistan’ın Japon saldırısını Halhin-Gol Nehri’nde püskürtme talebine yanıt vererek Moğolistan’ın bağımsızlığını koruduğunu hatırlatarak, “Kızıl Ordu’nun 10 binden fazla askeri ve komutanı, Moğolistan’ın özgürlüğü ve bağımsızlığı için hayatlarını feda etti” şeklinde konuştu. Ayrıca, iki ülke arasındaki tarihi bağların bugün de dostluk, iyi komşuluk ve karşılıklı yardımlaşma gibi değerlere dayalı olarak güçlendirildiğini belirtti.
Ekonomik iş birliği projeleri
Ekonomik iş birliğinin de son yıllarda önemli bir ivme kazandığını vurgulayan Putin, Trans-Moğol doğalgaz boru hattı, Ulan Bator Demiryolu’nun modernizasyonu gibi projelerde iş birliğinin sürdüğünü belirtti. Ayrıca, Rosneft’in Ulan Bator’daki yakıt ikmal tesislerini sağlama çalışmalarına da katıldığını belirten Putin, “Moğol dostlarımızın, artan yakıt ve petrol ürünleri ihtiyaçlarını karşılamada yardım taleplerine her zaman olumlu yanıt veriyoruz” dedi.
Putin, Rusya’nın Moğolistan’a verdiği desteğin sadece ekonomik alanda değil, aynı zamanda insani yardımlaşma alanında da devam ettiğini belirtti. Örneğin, Rusya’nın Moğolistan’a soğuk hava ve kar fırtınalarından etkilenen hayvancılık işletmeleri için tahıl yemi gönderdiğini ifade etti.
Üçlü iş birliği: Rusya, Moğolistan ve Çin
Putin, Moğolistan Başbakanı Luvsannamsrain Oyun-Erdene’nin Davos’taki Ekonomik Forum’da gündeme getirdiği Rusya, Moğolistan ve Çin arasında üçlü bir toplantının önemine de değindi. Bu tür bir iş birliği mekanizmasının, Moğolistan’ın eşsiz transit potansiyelini en iyi şekilde kullanma amacını taşıdığını belirten Putin, “Rusya, bu üçlü formatta içerikli çalışmalara ilgi duymaktadır” şeklinde konuştu.
Rusya’nın medya özgürlüğü ve ulusal güvenlik dengesi
Putin, röportajın devamında basın özgürlüğü ve ulusal güvenlik arasındaki dengeye de değindi. Batı ülkelerinin Rus medyasına karşı uyguladığı sansür politikalarını eleştiren Putin, “Rusya’da medya özgürdür. Bu, Anayasa tarafından sağlam bir şekilde garanti altına alınmıştır. Bilgi alanında çoğulculuk ve açıklığın gerekliliğine inanıyoruz” dedi. Ayrıca, Rusya’daki medya kuruluşlarının faaliyetlerinin, ülkenin yasalarına uygun olarak yürütülmesi gerektiğini vurguladı.